18 Kasım 2008 Salı

Kelime Kapasitesi

1 Yaş gurubu normalde 5-8 kelime kadar söyleye biliyorlar.

Bekir mert’in bilinçli olarak söylediği kelimeler:
Anne
Baba
Dede
Mama
Vusa = Musa
Sekü = Sekül (Komşumuzun köpeği)
Ooda = Orada
Şuda = Şurada
All = Al
Veeh =Ver
Çiş = Kakasını yapınca çiş diyor.
Atta = Evde canı sıkılınca diyor.
Opala = Hoppala

Şimdilik 13 kileme biliyoruz ilerde bunlara yenileri eklenecek.


16 Kasım 2008 Pazar

Boy Kilo Cetveli

ANNE:
Hamilelik kilosu: 58
Doğum kilosu: 78
Şu anki kilosu: 64
Hedef kilo: 55 yada 53

BEKİR MERT:

Tarih

Kilo

Boy

4 Kasım 2007

3.500g

yok

13 Aralık

6.030g

Yok

23 Ocak 2008

7.000

65cm

29 Şubat

8.000

67cm

10 Mart

8.500g

67cm

10 Nisan

9.100g

69cm

14 Mayıs

10.000

72cm

24 Haziran

10.100g

75cm

23 Temmuz

10.000

76cm

22 Ağustos

10.500g

78cm

25 Eylül

11.000

80cm

22 Ekim

11.580g

80cm

6 Kasım

12.500g

83cm


15 Kasım 2008 Cumartesi

13 Kasım 2008 Perşembe

Evlilik yıl Dönümü

Lilypie Waiting to adopt Ticker

Dün evlilik yıldönümümdü. Zaman çok çabuk geçiyor..

Arı Sokması

Bekir Mert’i babaannesinin yanına bırakmıştım bende evde işlerimi yapıyordum. Eşim izinliydi “-yasemin bir gel diye seslenince” bende kayınvalidemin dairesine geçtim. Birde ne göreyim bizim oğlanın elini arı sokmuş.

Eve küçük bir arı girmiş kaynanam fark etmemiş ama Bekir Mert’in gözünden kaçar mı ?

Yerde gezinen arıyı eline alıp, zannedersem yeme girişimlerinde bulunacaktı. Küçük arı buna fırsat vermeden parmağını soktu.
Elini sallayıp çığlık atınca oğlum annem yanına gelip, arıyı da görünce yerde hemen anlamış soktuğunu.


Arı sokmasına alerjisi olan kişilerde ölüm olayları da görüldüğünden ben çok korktum ama neyse ki parmağında hafif bir şişlik oldu.

Bekir Mert arıyı ağzına attığı sırada ya dilini soksaydı. Allah beterinden korusun yavrularımızı. (AMİN)

10 Kasım 2008 Pazartesi

Hastane Ziyareti

Bugün hastaneye Başak’ı ziyarete gittim. Başak ve Nehir’in durumu çok iyi yalnız Nehir bebek erken geldiğinden küvezde biraz daha tutulacak gibi görünüyor.

Bugün ilk defa bebeğini emzirdiği için çok mutluydu. En yakın zamanda hastaneden bebeğini de alıp ailene dönersin inşallah.

Annesi de yanında refakatçi olarak durduğundan bu manayla hepsiyle tanışmış oldum.

Nehir bebeğin hastane şekerleri. Hatıra olarak sakladım bile. Kağıdın üstünde yazan notta: "İşte geldi Nehir’imiz. 4 kişilik oldu ailemiz. Mutluluğumuzu paylaştığınız için, çok çok teşekkür ederiz" yazıyordu. Bu mutluluğu sadece ben değil bütün blogcu ailesi olarak yaşadık.

Başak: sempatik, güler yüzlü, sevecen bir anne ona 2 meleğiyle uzun bir ömür diliyorum.

9 Kasım 2008 Pazar

Birazda Alışveriş Zamanı

Eşim ben ve oğlum alışverişe gittik. Bu oğlanı tutmak çok zor illaki her yeri karıştıracak. Birde elimi tutmak istemiyor kendi gezecekmiş by fendi, büyüdü koca adam oldu ya artık.


Cafe de otururken oğlum etrafı keşfe çıkmıştı. Babası da peşinde görüldüğü üzere eeeeeeee hep ben mi peşinde dolaşıcam birazda babalar alsın bu görevi…



Alışveriş merkezindeyiz. Oğlum nereye gidiyorsun “attaaaaaa” Bekir Mert tek başına gezmeye gidiyormuş yaaaa

Birazda mağazaları karıştırdık. O sıra üzerinde duran çorapları hepsini kaşla göz arası yere düşürdü.


Mağazadaki oturağı biz elinden altık o inatla kurcaladı.



Tam fotoğraf çekerken yere düştü.. Yaramazım benim……

8 Kasım 2008 Cumartesi

DOĞUN GÜNÜ

Oğlumun doğun günü konusunu çok geciktirdim biliyorum ama ancak sinirlerim yatıştı. Aslında aile içinde küçük bir kutlama yapmayı düşünüyordum. Hiç bir şey istediğim gibi olmadı………
Pasta kesildi, ikramlar yapıldı, muhabbet, sohbet edildi. eeeeeeeeee
Hani “iyki doğdun Bekir Mert” denilmedi, resim çekilmedi. Böyle kutlamamı olur ya. ………………………………..

Neyse konuşulacak çok şey var aslında içimde kalsın yazamıyorum……….


4 Kasım 2007 oğlumun dünyaya gözlerini açtığı gün çabuk geçti zaman hiç anlamadım.
Doğum sancı odasında dakikalar sonra seni elime alacağım için sabırsızlıkla bekliyordum. Hemşire birazdan seni doğumhaneye alacağız diyince bende babanı aradım “hayatım şimdi doğuma giriyorum ben seni sonra ararım” dedim

O heyecanla telefonu da yanımda götürmüşüm J)))))))))

Doğum gerçekleşince telefonun yanımda olduğunu fark ettim. Hemşirelerden önce müjdeli haberi babana ben vermiştim. “Aşkım oğlumuz sağlıklı bir şekilde doğdu. Hiç özenme sana benzemiyor” demiştim.

Sanki bunlar bir yıl önce yaşanmamış gibi ………..

İYKİ DOĞDUN, İYKİ BİZİM OĞLUMUZSUN BABAN VE BEN SENİ ÇOK SEVİYORUZZZZ

CANIM OĞLUM BENİM..

Balık Tumaya Gittik Havamızı ..........

Merhaba arkadaşlar artık benim böyle gel gitlerime alışmışsınızdır. Açıkçası ayran gönüllüyümdür bir şeye başlarım biraz bunaldım mı ara verir yada bırakırım buda benim hiç sevmediğim bir huyumdur.

Neyse diyelim hemen konumuza dönelim.
Şu aralar havalarda güzel malum bizde eşimle bir değişiklik yapıp balığa çıkmaya karar verdik.
Eşimin işyerinden arkadaşı olan Yunus Emre ve nişanlısı Arzu da bizlerle balık tutmaya geldiler. Maalesef Bekir mert bize eşlik etmedi.

Sabah erkenden yola çıktık Üsküdar sahilinde arkadaşlarla buluşum güzel bir kahvaltı yaparak sohbet ettik.
Oradan da sahile geçim balık tutma macerasına başlamış olduk.

Tabi hayatında hiç balık tutmayan ben, oltayı düzgün tutmasını bile beceremedim diye bilirim.




Üsküdar sahilde çok akıntılıydı bir çok misina koptu yada yosunlara takılınca mekanı değiştirmeye karar verdik. Askeriye kulesinin oraya gitip balık tutmaya oradan devam ettik. Bir çok kişi vardı balık tutan bizse havamızı altık diye bilirim.

Bir süre balık tutma çabalarımız el vermeyince, saatte baya geçince öğlen yemeğini yemek için Çengelköy çınaraltı’na gittik. En azından bir tane tuta bilseydin havam olurdu oda olmadı. Waayy




Öğlen yemeklerimizi yedikten sonra. Yunus çok güzel fal bakıyor bunu da öğrenmiş olduk. Hani derler ya “fala inanma falsızda kalma” bizde öyle yaptık.
Falımda çok güzel şeyler çıktı. Bekir mert için söylemiş olduğu şeyler beni çok mutlu etti.

Güzel bir gün geçirdik . Arzu ve Yunus Emre’ye çok teşekkür ederim.

Geçmiş bir konu olmasına rahmen ben yazmak istedim.

2 Kasım 2008 Pazar

Affınıza sığınarak

Şu aralar biraz üzerimde ağırlık var sanki yazı yazmak istemiyorum.
Bu bunalımı üzerimden atabilirsen blogcuma geri döneceğim………

Sevgiler

28 Ekim 2008 Salı

Sonunda :)))

Herkes kavutsu sonunda blogcularına çok sevindim.
Gerçi kapatıldığı halde bir çok arkadaşımız gibi bizde giriyorduk blogcuya...


Neyse olan oldu herkes kavuştu, Bekir mert ve annesi çok mutlu oldu…..

20 Ekim 2008 Pazartesi

Yaramazım Ben

Aşağıdaki yazımda görüldüğü üzerek hoplayan, zıplayan gerektiğinde koşup düşen Bekir Mert’te sakarlık hat safhada.

Kafasını o kadar çok vuruyor ki bazen ben bile hatırlamıyorum. Bütün gün evin içinde bir aşağı bir yukarı dolaşıyoruz. Arkamı döndüğüm vakit kafasını vuracak bir yer buluyor. Oğlum yürümeden koşmayı öğrendi diyebilirim.
Evde hiç cam eşyası kalmadı hepsini kırdı.

Yaramazlığın ispatı.
Kurtaramadığım alışkanlıklarından bir tanesi kağıt yemesi. Önüne koyun koca bir kitabı hiç tereddüt etmeden yemeye başlar.
Sadece kağıt yese neyse diyeceğim ama yerde ne kadar çöp bulurda doğru ağza. Bu alışkanlıkları zaman içinde düzelir dedim olmadı.
Nette bir araştırma yaptım bu konu ile ilgili.

“Toprak yeme, buz, kağıt gibi normalde yenmemesi gereken şeylerin yenilmesi demir eksikliği anemisinde sıklıkla görülmektedir”

Anlayacağınız bize gene doktor yolu göründü

17 Ekim 2008 Cuma

Endişe ve korku

Kaza geliyorum dedi ve geldi.
Geçen gün oğlum beşiğinde uyanmış oyun oynuyorken, dengesini kaybedip üst damağın beşiğin kenarına vurdu. Ağlama sesine odaya girdiğimde ağzı kan içindeydi. Can açsıyla, öyle ağlıyordu ki için gitti. Birde o ağzından akan kanı görünce çok kötü oldum. Üzerimdeki beyaz t-şortüm boğaz kısmı hep kan oldu. Eğer biraz daha kanasaydı Dr. götürecektim.

Bekir Mert sakinleşence baktım içerden üst dudağını kesmiş.


Dün koltuğun kenarına yara olan kısmı gene vurunca olanlar oldu. Bu seferde kanadı ama önceki kadar değil.

13 Ekim 2008 Pazartesi

Ormanda Kestane Avı

Geçtiğimiz cumartesi İstanbul’da çok şiddetli yağmur vardı. Plan yapmıştık ailecek kestane toplamaya şileye gidecektik. Yağmur çok şiddetli olunca planlarımız iptal oldu.

Şilede eşimin akrabaları oturuyor. Onlara telefon ettik gelemiycez çok yağmur yağıyor. Onlarda telefon da “hemen gelin burada yağmur yok” diyince biz dururmuyuz atladık arabaya doğru şileye. Alemdar’ı geçince yağmur yok oldu.


Şile – imren dere’ye uzun bir yolun artından varabildik. İmrendere köyü çok güzel her yer yeşillik.
(Kestane toplamaya ormana gittiğimiz için Bekir mert’i anneme bıraktım).













Fatma “-Araba yolu çıkamaz, çamura batar, traktörle dağa çıkacağız” diyince . Bizde tamam dedik bindik 8 kişi traktörün römork’una, dağa çıkarken manzara görülmeye değerdi.











Eşimle köyde çektirdiğimiz bir foto.
Diğeri de görüldüğü üzere kestane toplarken.

Akşamdan yağmur yağdığı için kestaneler hep yerlere dökülmüştü. Eşimle ben 15 kilo topladık. Bol bol temiz hava altık .
Ormanda bir mantar yetişiyor kocaman resmini çekmeyi unuttum ama tatı nefis hiç öyle mantar yememiştim. Mantarları toplayıp kilosunu 10 ytl den satıyorlar köyde .

Tandır; ekmek pişiriliyor içinde, ekmeği fazladan pişirip gelen turistlere satıyorlar köylüler. Yazın bahçe sebzeleri, meyve, arıcılık kışın kestane, mantar vs. işler yaparak geçimini sağlıyorlar.


“Kestane kum işinden çıkmış gerisini beğenmemiş” sözünü öğrenmiş oldum. (Bilmeyenler için) dikenli olan kısma kumişi diyorlar.

Not: resim netten alıntı.

İlk defa yukarıda gördüğünüz meyveyi yedim adı dağ çileği çok lezzetliydi. Traktör hareket halinde giderken bizde ağaçlardan kopara bildiğimizi yedik.

Eksiklerimiz;
Eldiven almayı unuttuk çünkü kumişi çok dikenliydi.
Küçük yoğur kovası kestane için, poşet yırtılıyor (neyse ki köyde kova çoktu).
En önemlisi çizme yada eski bir ayakkabı………

10 Ekim 2008 Cuma

Pazar Alışverişi

Oğlumla çıktığım bu 3. Pazar alışverişi.
Marketlerde pek fazla seçenek yok, her zaman yelişlik alışverişimi pazardan yaparım.
Bebek arabası ile çok zorlandım devamlı bir yere çarpması ve bir çok kişiye yol vermek yordu beni.
Yarım saatlik alışveriş 1 saat veya daha fazla sürmüştür.












Oğlumun bazen bebek arabasında çok canı sıkıldı.








Pazar tezgahında ben seçim yaparken, arada oğlum eline geçen her şeyi yere fırlattı.Yeri geldi annesine alışverişte yardım etti.

8 Ekim 2008 Çarşamba

Şeker Bayram’ı Seçmeceleri


Bayramın son günü pley planet'e götürdüm oğlumu dönen salıncağı çok sevdi.
İlk önce korkar gibi oldu ama sonra çok eğlendi.


Arabaların bir çok çeşidine bindirmek istedim ama çok korktu bir dahaki sefere nasipse bineriz. :D



Simit sarayında erkek kardeşimle karşılıklı sohbet ederken görüldüğü üzere oğlum derin bir uykuda.




Önceleri dayısından çok korkuyordu yaramazım. Şimdi ise aralarından su sızmıyor baksanıza.



Teyzesi ile ilk tanışmasını yapan bayram şekeri Furkan











Bekir Mert’te artık iyice büyüdü. Hemen hemen her denileni anlıyor. Evde durmak hiç istemiyor. Elimi tutuyor doğru dış kapıya açmasan kapıyı tekmeleyip, Ağzı çıktığı kadar ağlıyor. Bu kış çok işimiz var çokkk.

6 Ekim 2008 Pazartesi

Biz Geldik.. gene

Blogcuyla bu araları mesafemizi çok açmaya başladık. Bekir mert’te ki en büyük değişiklik. Üst dişlerini sorunsuzca çıkardı. Daha önce ilk 2 dişinde yaşamış olduğumuz problemlerin hiç biriyle karşılaşmadık. (Maşallah benim oğluma).

Yaramazlıklar tam gaz devam ediyor. Her şeyi şimdi daha iyi kavraya biliyor. Yere bir şey düştüğünde “getir ver anneye oğlum” diyorum biraz naz yapsa da getirip elime veriyor. Elindeki yiyecekleri yerken bizle paylaşmayı da seviyor. Televizyonun düğmesini öğrendi devamlı onu kapatıyor.

Oyuncaklarıyla oynamayı ret ediyor. Daha çok mandal, poşet, örtü, kaşık, tabak bunlarla oynuyor.

Reyhan’la buluşma ayarlayacaktık. Kısmet olmadı (Biolog77, Yusuf Emre). Ümraniye sokaklarında gezerken o da ne Reyhan çok şaşırdım ayak üstü konuşma fırsatı buldum çok mutlu oldum.

4 Ekim 2008 Cumartesi

Özgürce Koşuyorum Ben

Hastane bahçesinde ablamın çıkış işlemlerini beklerken Bekir Mert yürüyüş turları atıyordu.

Elimde ki çikolatayla kandırmaya çalışıyordum baktı “annem vermeyecek çikolatayı” geri kaçtı. Heeheheheheee

Ben de Teyze Oldum Sonun da

Dört gözle yolunu beklediğimiz canım yeğenim daha 11 günü olmasına rağmen 30 Eylül de dünyaya gözlerini açmaya karar verdi.

Maşallah Maşallah diyelim de nazar değmesin.



Bayram Şekeri

Ablamın uzun tedavisinden sonra bu ilaç gibi geldi. Ablam (SLE) Lupus hastası. Hamile kalmasında bir sakınca yoktu ama çok uzun bir tedavi vardı önünde. Bu tedaviyi göze alarak çocuk doğurmaya karar verdi.

SLE, cilt, eklemler, böbrekler ve sinir sistemi başta olmak üzere bütün vücudu etkileyebilir. Burada, küçük deri sorunları olabilecek bir sinir sistemi, kalp ve kan damarlarının etkilendiği ya da böbrek yetersizliği oluştuğu durumlar da olabilir. SLE, genç kadınlarda ve çocuk doğurma yaşlarında görülme eğilimindedir. Üremeyi etkilememektedir. Fakat düşük yapma, erken veya ölü doğum riskini artırmaktadır. SLE, retüsün kalp hızım da düşürebilir.


Sağlıklı, sıhhatli nur topu gibi bir erkek bebeğimiz oldu.
Adını Furkan koydular.

9 Eylül 2008 Salı

Kuzene Hazırlık

Annem benden vakit bulup ancak yazısını yazabildi. Geçtiğimiz Cuma dayımın ehliyetini almak için Ümraniye’ye gittik. Ehliyet bahane aslında mağazaları söyle bir dolaşalım dedik.

Doğacak olan kuzenime birkaç parça bir şey aldı anneannem.
Bu sayede biraz temiz hava alıp, insan içine karışmış oldum. Hep evde sıkıldım doğrusu, sonra annemde gelmiş buraya benim yaramazlıklarımı yazıyor. Yaramazlık yaparım tabi evde bunalıyorum arada sokaha çıkarıyor beni babaannem sağ olsun. O da olmasa ne yapardım acaba.
Kuzenimin doğmasına sayılı günler kaldı . Bir doğsa Allah’ın izni ile, ben ona yaramazlığın kurallarını öğretirim nede olsa oda erkek..

Ümraniye’yi gezerken ben çok acıktım. Bunun üzerine simit sarayına girdik malum herkes oruçlu olduğu için sadece ben karnımı doyurdum

















Annem kuzenime 2 top kendinden desenli örgü ipi aldı. Hırkamı örsem acaba, süveter mi örsem diye düşünüyor?? Annem karar verip de örene kadar kuzenimin askerlik yaşı gelir kesin.

Aşağıda gördüğünüz uzun kolu hırkayı annem tam 2 ayda, bana ördü. Kolları kısaymış yine söküp yeniden örecekmiş muuhaahahaaaa


7 Eylül 2008 Pazar

Nostalji 1

Hadi eskiye dönün bakalım nasıl bir değişim geçirmiş bebişlerimiz. Canitonun annesi Pnar ilk onlar başlattı bizlerde devamını getirelim.

4.kasım 2007 tarihinde oğlum Bekir Mert normal doğumla dünyaya gözlerini açtı. Aşağıda gördüğünüz fotoğraf hastanede çekilen ilk resmidir.

4 Eylül 2008 Perşembe

Hayırrr!.. Bekir Mert

Oğlum iyice hareketlendiği için artık hızına yetişemez oldum. Bu sabah saat 6:00 da benim nöbetim başlamış oldu. Malum gece sahura kalkıyorum birde Bekir mert’in uyanma seanslarına. Sabahları çok yorgun oluyorum.

Bekir Mert’i alıp oturma odasına geçtik. O kadar halsizdim ki koltuk da 5dk uyuya kaldım. Uyandığımda gördüğüm manzara beni şok etti. Hiç hoşuma gitmese de eşim sigara kullanıyor.
Ramazan olduğu için sigara paketini evde bırakıyor.
Oğlum sehpanın üstünde duran sigara paketini almış içini açıp, sigaraları kırıp her yere dağıtmış. Koltuğun yastıkları yerlerde, sehpanın üzerindeki örtüler yerde, kitaplıktaki kitaplar bütün eve dağıtılmış , kitapların bazılarının sayfaları koparılıp kemirilmiş.
Mutfaktaki çekmeceler açıp, içindekileri etrafa saçmış. Cd poşetini alıp, cdleri etrafa saçmış.
Evet inanmayacaksınız ama bunlar 5dk oldu.

Anne bak burda birşey buldum.

Neyse evi biraz toparladıktan sonra Bekir Mert’e sabah kahvaltısı hazırladım.
Kahvaltımız:
Suda haşlanmış yumurta ve ceviz
Bir kasede bebek ekmeyi çok az çay, peynir, tatlanması için pekmez.

Bunları yedirirken eliyle kaseyi bir vurdu, olduğu gibi bütün hepsini üzerine döktü.
Sadece bunla kalsa iyi…………
Oyuncaklarını yere döktüm, oğluşum oyuncaklarıyla oynarken bende camları siliyordum. Kaşla göz arası sen gel su dolu kovayı evin içine devir. Oooooooooooffffffffffff
O an Bekir mert’i görmeniz lazımdı. Kovayı evin içine devirince sevinç çığlıkları atıyordu.

Nasıl bir yaramazlık yapsam acaba?

Durun bitmedi dahası da var. Bilgisayarın Cd-R düğmesini öğrenmiş onu açıp kapatıyor. Bende işaret parmağımı sallayıp hayır Bekir mert, cızzz elleme demekten yoruldum. Gene kaşla göz arası bilgisayarın yanına gitmiş. Gümmmm diye içerden ses gelince bende mutfaktaydım hemen koştum, bilgisayarın kasasını çekip yere düşürmüş Allahdan üzerine düşürmemişti. O anki korku bana yetti zaten, bilgisayar kasasını kenarı az çatladı.
Böyle bir duruma ne denir?
Cana geleceğine mala gelsin..

Yaramaz oğlum sürünerek bu kadar iş beceriyor, birde yürümeye başlayınca ne olacak ?
Unutmadan bugün tam 10 aylık oldu. Eeee artık büyüyor bir yaşına fazla bir zaman kalmadı.

1 Eylül 2008 Pazartesi

Bekir Mert'in Doğduğu gün

01 Eylül 2008
21:44 itibarı ile
04 Kasım 2007
Bir Pazar günü dünyaya geldin

Sen doğalı 10 ay geçti
Sen doğalı 43 hafta geçti
Sen doğalı 302 gün geçti
Sen doğalı 7.268 saat geçti
Sen doğalı 436.124 dakika geçti
Sen doğalı 26168757 saniye geçti

Şu anda 0 yaşındasın
Bir sonraki doğum gününe 63 gün var
Bir sonraki yeni yıla 121 gün var
Hicri takvime göre doğum tarihin 23 Şevval 1428
Tahmini ana rahmine düşme tarihin 28 Ocak 2007

Ortalama Türk erkeği ömrüne 66 yıl uzaktasın
Ortalama gelişmiş ülkelerdeki erkek ömrüne 72 yıl uzaktasın
Allah uzun ömürler versin

Senin yaşına eşit bir ördek 0 yaşında
Senin yaşına eşit bir keçi 0 yaşında
Senin yaşına eşit bir kedi 0 yaşında
Senin yaşına eşit bir at 0 yaşında
Senin yaşına eşit bir balina 0 yaşında
Akrep burcundansın
Burç taşın Sarı Yakut,Sitrinc

Burç Uyumları
Balık, Yengeç burçlarıyla uyumun çok iyi.
Yay, Oğlak, Başak, Terazi, Akrep burçlarıyla uyumun iyi.
Koç, İkizler burçlarıyla uyumun orta.Kova, Boğa, Aslan burçlarıyla uyumun kötü.

Burcunuza göre şarkı; Ehh canım akrepcim bu kadar niyetini belli etmeden işe koyulsan Emre Altuğ'da söndüremez senin ateşini : "Sıcak çok sıcak sıcak daha da sıcak olacak"

Burcunuza göre internet alışkanlıkların; Aman aman evlerden ırak. Bunların işi gücü site çökerteyim msn kırayım şifre çalayım. Hayırlı bişey yapıp msnden zevce bulup nikah kıyayım demezler. Hackerdırlar. Onu bunu önüne gelen ne varsa kırarlar. Sevilmezler kimliklerini gizlerler. İllet bir burçtur

Korkuların; Güçsüz kalma korkusu, gücünü kaybetme korkusu

Yürüyorum Artık Ben :)

Oğlum iyice yürümeyi öğrendi. Babaannesinin orda 17 adım attı. MaşşAllah diyelim de nazar değmesin…

30 Ağustos 2008 Cumartesi

Bizden Haberler

Uzun bir adadan sonra biz döndük..
Bilgisayarda olan problem nedeniyle blogcumla pek ilgilenemedim. Haliyle konularımızda birikti.

Bekir mert 1 aydır emekliyor, evde toplu hiçbir şey kalmadı. Yaramazları tam gaz devam ediyor, çekmeceleri dağıtıyor, parmağını pirize sokmaya çalışıyor, Sinirlendimi bizi dişliyor daha neler-neler yapıyor. Bilgisayarın cd düğmesini öğrendi onu açıp kapatıyor. Son 2 aydır babasını yolcu ederken bay bay yapıp öpücük atıyor.



Yakında yürümeye de başlayacak gibi görünüyor, destek almadan 10 adım atabiliyor. Dışarıya çıkmayı çok seviyor, giriş kapısına gitip, eliyle kapıya vuruyor. Sokakta ki çocukların seslerini duyunca o kadar çok heyecanlanıyor ki anlatamam.

Evimizin hemen arkasında komşumuzun köpeği var. Havladı mı sesi gayet net duyuluyor . Köpek havlamaya başladı mı Bekir Mert’de hemen aaavv aaavvv diye evin içinde bağırmaya başlıyor. Artık oğlumun hızına yetişemiyorum hareketli, kıpır kıpır neşe dolu bir çocuk oldu…

Eşim Bekir mert’i severken çok hırpalar bende dayanamayıp elinden alırım. Yaramazım benim hemen ağlayım kendini yere atıyor, babasına gitmek için. Eşim ne kadar hırpalarsa hırpalasın onun kucağından hiç inmiyor.
Eşim fanatik Beşiktaşlı ben ise Fenerbahçeliyim. Bizim oğlan Beşiktaş marşında öyle heyecanlanıyor ki şaklabanlıklar yapmaya başlıyor. Fenerbahçe marşını duydu mu hiç yerinden bile kıpırdamıyor. :))))))))))))
Anlaşılan oğlumda Beşiktaşlı olacak.....!

Kusura bakmayın arkadaşlar bir konudan diğerine atladım yazarken. Bilgisayarda olan problem düzelince hiç fırsak kaybetmeden birşeyler karalamak istedim...

Not 1: Oğlumun saçları çok seyrek çıktığından gene kel adam olduuuu.. heheeehe
Bizi düşünüp soran arkadaşlarımıza çok teşekkür ederiz..
Not 2: Daha önce isim karışıklığı olduğu için kusura bakma Büşra. Önerdiğin güneş kremi çok işime yaradı teşekkürler.

21 Temmuz 2008 Pazartesi

Babalar ve çocuklar

Evlatlar açısından babalık üç döneme ayrılır:
İlki "Benim babam gibisi yok" dönemidir.Babamızın her şeyi bildiğini, herkesi yenebildiğini, her engeli aşabildiğini düşünür, buna yürekten inanırız.
İkinci dönem biraz daha büyüyüp, başkalarının babalarıyla tanıştığımız ve kendimizinkiyle kıyasladığımız dönemdir:"Falancanın babası oğluna şunu almış", "Filanca kızına şöyle davranmış" diye yakınır çocuklar...
Üçüncü dönem "Eksiği, fazlası vardı, ama çok iyi adamdı" dönemidir.

Bu cümleyi genellikle bir pişmanlık ifadesi izler:"Keşke hayatta olsaydı da boynuna sarılabilseydim, akıl danışabilseydim."

* * *

Babalar açısından evlatla ilişkiler de üç döneme ayrılabilir:
İlki "Yavruma canım feda" dönemidir. Her baba, bebeğini ilk kucağına aldığında avucunu dolduran sıcaklığı başka hiçbir sevginin yaratamayacağına inanır. Artık çocuğu için yaşayacaktır.
İkinci dönem "Hiç vaktim yok ki" dönemidir. Bebeklik devrinin tatlı neşesi yerini uykusuz gecelere, dur durak bilmez bir ilgi talebine bırakır ve baba yeniden işlerine gömülür. Ömrünü adamaya söz verdiği evlatla akşam sofrada ya da televizyon karşısında birlikte olabilir ancak...
Ve son dönem:Artık evladını sevmeye vakti vardır, lakin seveceği evlat çoktan yuvadan uçmuştur.

Bir zamanlar cıvıl cıvıl şakıyan çocuk odasının derli toplu sessizliğine bakıp "Keşke ona daha çok vakit ayırabilseydim" diye iç geçirir.

( CAN DÜNDAR )

18 Temmuz 2008 Cuma

İSİLİK

Yeni fark ettim oğlumun vücudu sıcaklardan dolayı hep isilik olmuş hemen banyo yaptırdım şimdi uyuyor.
Böyle giderse bu sıcaklar bizi perişan edecek..