28 Ekim 2008 Salı

Sonunda :)))

Herkes kavutsu sonunda blogcularına çok sevindim.
Gerçi kapatıldığı halde bir çok arkadaşımız gibi bizde giriyorduk blogcuya...


Neyse olan oldu herkes kavuştu, Bekir mert ve annesi çok mutlu oldu…..

20 Ekim 2008 Pazartesi

Yaramazım Ben

Aşağıdaki yazımda görüldüğü üzerek hoplayan, zıplayan gerektiğinde koşup düşen Bekir Mert’te sakarlık hat safhada.

Kafasını o kadar çok vuruyor ki bazen ben bile hatırlamıyorum. Bütün gün evin içinde bir aşağı bir yukarı dolaşıyoruz. Arkamı döndüğüm vakit kafasını vuracak bir yer buluyor. Oğlum yürümeden koşmayı öğrendi diyebilirim.
Evde hiç cam eşyası kalmadı hepsini kırdı.

Yaramazlığın ispatı.
Kurtaramadığım alışkanlıklarından bir tanesi kağıt yemesi. Önüne koyun koca bir kitabı hiç tereddüt etmeden yemeye başlar.
Sadece kağıt yese neyse diyeceğim ama yerde ne kadar çöp bulurda doğru ağza. Bu alışkanlıkları zaman içinde düzelir dedim olmadı.
Nette bir araştırma yaptım bu konu ile ilgili.

“Toprak yeme, buz, kağıt gibi normalde yenmemesi gereken şeylerin yenilmesi demir eksikliği anemisinde sıklıkla görülmektedir”

Anlayacağınız bize gene doktor yolu göründü

17 Ekim 2008 Cuma

Endişe ve korku

Kaza geliyorum dedi ve geldi.
Geçen gün oğlum beşiğinde uyanmış oyun oynuyorken, dengesini kaybedip üst damağın beşiğin kenarına vurdu. Ağlama sesine odaya girdiğimde ağzı kan içindeydi. Can açsıyla, öyle ağlıyordu ki için gitti. Birde o ağzından akan kanı görünce çok kötü oldum. Üzerimdeki beyaz t-şortüm boğaz kısmı hep kan oldu. Eğer biraz daha kanasaydı Dr. götürecektim.

Bekir Mert sakinleşence baktım içerden üst dudağını kesmiş.


Dün koltuğun kenarına yara olan kısmı gene vurunca olanlar oldu. Bu seferde kanadı ama önceki kadar değil.

13 Ekim 2008 Pazartesi

Ormanda Kestane Avı

Geçtiğimiz cumartesi İstanbul’da çok şiddetli yağmur vardı. Plan yapmıştık ailecek kestane toplamaya şileye gidecektik. Yağmur çok şiddetli olunca planlarımız iptal oldu.

Şilede eşimin akrabaları oturuyor. Onlara telefon ettik gelemiycez çok yağmur yağıyor. Onlarda telefon da “hemen gelin burada yağmur yok” diyince biz dururmuyuz atladık arabaya doğru şileye. Alemdar’ı geçince yağmur yok oldu.


Şile – imren dere’ye uzun bir yolun artından varabildik. İmrendere köyü çok güzel her yer yeşillik.
(Kestane toplamaya ormana gittiğimiz için Bekir mert’i anneme bıraktım).













Fatma “-Araba yolu çıkamaz, çamura batar, traktörle dağa çıkacağız” diyince . Bizde tamam dedik bindik 8 kişi traktörün römork’una, dağa çıkarken manzara görülmeye değerdi.











Eşimle köyde çektirdiğimiz bir foto.
Diğeri de görüldüğü üzere kestane toplarken.

Akşamdan yağmur yağdığı için kestaneler hep yerlere dökülmüştü. Eşimle ben 15 kilo topladık. Bol bol temiz hava altık .
Ormanda bir mantar yetişiyor kocaman resmini çekmeyi unuttum ama tatı nefis hiç öyle mantar yememiştim. Mantarları toplayıp kilosunu 10 ytl den satıyorlar köyde .

Tandır; ekmek pişiriliyor içinde, ekmeği fazladan pişirip gelen turistlere satıyorlar köylüler. Yazın bahçe sebzeleri, meyve, arıcılık kışın kestane, mantar vs. işler yaparak geçimini sağlıyorlar.


“Kestane kum işinden çıkmış gerisini beğenmemiş” sözünü öğrenmiş oldum. (Bilmeyenler için) dikenli olan kısma kumişi diyorlar.

Not: resim netten alıntı.

İlk defa yukarıda gördüğünüz meyveyi yedim adı dağ çileği çok lezzetliydi. Traktör hareket halinde giderken bizde ağaçlardan kopara bildiğimizi yedik.

Eksiklerimiz;
Eldiven almayı unuttuk çünkü kumişi çok dikenliydi.
Küçük yoğur kovası kestane için, poşet yırtılıyor (neyse ki köyde kova çoktu).
En önemlisi çizme yada eski bir ayakkabı………

10 Ekim 2008 Cuma

Pazar Alışverişi

Oğlumla çıktığım bu 3. Pazar alışverişi.
Marketlerde pek fazla seçenek yok, her zaman yelişlik alışverişimi pazardan yaparım.
Bebek arabası ile çok zorlandım devamlı bir yere çarpması ve bir çok kişiye yol vermek yordu beni.
Yarım saatlik alışveriş 1 saat veya daha fazla sürmüştür.












Oğlumun bazen bebek arabasında çok canı sıkıldı.








Pazar tezgahında ben seçim yaparken, arada oğlum eline geçen her şeyi yere fırlattı.Yeri geldi annesine alışverişte yardım etti.

8 Ekim 2008 Çarşamba

Şeker Bayram’ı Seçmeceleri


Bayramın son günü pley planet'e götürdüm oğlumu dönen salıncağı çok sevdi.
İlk önce korkar gibi oldu ama sonra çok eğlendi.


Arabaların bir çok çeşidine bindirmek istedim ama çok korktu bir dahaki sefere nasipse bineriz. :D



Simit sarayında erkek kardeşimle karşılıklı sohbet ederken görüldüğü üzere oğlum derin bir uykuda.




Önceleri dayısından çok korkuyordu yaramazım. Şimdi ise aralarından su sızmıyor baksanıza.



Teyzesi ile ilk tanışmasını yapan bayram şekeri Furkan











Bekir Mert’te artık iyice büyüdü. Hemen hemen her denileni anlıyor. Evde durmak hiç istemiyor. Elimi tutuyor doğru dış kapıya açmasan kapıyı tekmeleyip, Ağzı çıktığı kadar ağlıyor. Bu kış çok işimiz var çokkk.

6 Ekim 2008 Pazartesi

Biz Geldik.. gene

Blogcuyla bu araları mesafemizi çok açmaya başladık. Bekir mert’te ki en büyük değişiklik. Üst dişlerini sorunsuzca çıkardı. Daha önce ilk 2 dişinde yaşamış olduğumuz problemlerin hiç biriyle karşılaşmadık. (Maşallah benim oğluma).

Yaramazlıklar tam gaz devam ediyor. Her şeyi şimdi daha iyi kavraya biliyor. Yere bir şey düştüğünde “getir ver anneye oğlum” diyorum biraz naz yapsa da getirip elime veriyor. Elindeki yiyecekleri yerken bizle paylaşmayı da seviyor. Televizyonun düğmesini öğrendi devamlı onu kapatıyor.

Oyuncaklarıyla oynamayı ret ediyor. Daha çok mandal, poşet, örtü, kaşık, tabak bunlarla oynuyor.

Reyhan’la buluşma ayarlayacaktık. Kısmet olmadı (Biolog77, Yusuf Emre). Ümraniye sokaklarında gezerken o da ne Reyhan çok şaşırdım ayak üstü konuşma fırsatı buldum çok mutlu oldum.

4 Ekim 2008 Cumartesi

Özgürce Koşuyorum Ben

Hastane bahçesinde ablamın çıkış işlemlerini beklerken Bekir Mert yürüyüş turları atıyordu.

Elimde ki çikolatayla kandırmaya çalışıyordum baktı “annem vermeyecek çikolatayı” geri kaçtı. Heeheheheheee

Ben de Teyze Oldum Sonun da

Dört gözle yolunu beklediğimiz canım yeğenim daha 11 günü olmasına rağmen 30 Eylül de dünyaya gözlerini açmaya karar verdi.

Maşallah Maşallah diyelim de nazar değmesin.



Bayram Şekeri

Ablamın uzun tedavisinden sonra bu ilaç gibi geldi. Ablam (SLE) Lupus hastası. Hamile kalmasında bir sakınca yoktu ama çok uzun bir tedavi vardı önünde. Bu tedaviyi göze alarak çocuk doğurmaya karar verdi.

SLE, cilt, eklemler, böbrekler ve sinir sistemi başta olmak üzere bütün vücudu etkileyebilir. Burada, küçük deri sorunları olabilecek bir sinir sistemi, kalp ve kan damarlarının etkilendiği ya da böbrek yetersizliği oluştuğu durumlar da olabilir. SLE, genç kadınlarda ve çocuk doğurma yaşlarında görülme eğilimindedir. Üremeyi etkilememektedir. Fakat düşük yapma, erken veya ölü doğum riskini artırmaktadır. SLE, retüsün kalp hızım da düşürebilir.


Sağlıklı, sıhhatli nur topu gibi bir erkek bebeğimiz oldu.
Adını Furkan koydular.